CEPİN TESPİT EDİLEN ZARARLARI
 



 

Cep Telefonunun Tespit Edilen Zararları

Cep telefonu operatörlerinin rekabet adına başlattığı ‘sınırsız konuşma’ paketlerinin acı faturasını yıllar sonra ödeyeceğiz. Sağlığımızla oynandığının farkında değiliz.

 

 

Tıpkı sigaradaki gibi. 1960’larda, sigaranın sadece öksürüğe sebep olduğu söyleniyordu. Bugün artık çok iyi biliyoruz ki, kanserin baş etkenlerinden biri.

Veriler gösteriyor ki abone başına aylık ortalama kullanım dakikası verileri (MoU) incelendiğinde, 2009’un ilk üç ayında 2008’in aynı dilimine göre hayli artmış. Anlayacağınız ceple yatıp ceple kalkmışız.

Artış yüzdeleri Turkcell’de 45, Vodafone’da 13,7,

UZUN VADELİ: Beyin tümörü, işitme siniri kökenli tümörler, Lenfoma (beyaz kan hücresi) kanseri, Cilt kanseri, Yüksek tansiyon, Görme bozukluğu, Kan hücrelerinin deformasyonu, Kan beyin bariyerinin zedelenmesi, Kalıcı işitme kayıpları, Kalp hastalıkları, Hafızada zayıflama, Embriyo gelişiminin zarara uğraması, Düşük ihtimalinde artış, Sperm sayısının azalması, Bağışıklık sisteminde arızalar.

Birkaç önemli ikaz

Kısa sürelerle konuşun. Gerekmedikçe konuşmayın. Sabit hatları tercih edin. Zararı tümden engelleyemese de kulaklıkla görüşün. Kısa bilgi iletimlerini mesajla gerçekleştirin. Geceleri

 

http://www.nethabercilik.com/haber/cep-telefonunun-tespit-edilen-zararlari.htm

 

Avea’da ise 8. Bir ayda Turkcell’li 107,1 dakika, Vodafone’lu 141 dakika, Avea’lı ise 188 dakika konuşmuş. Tabii bu sayılar ortalama. Günde yarım ya da bir saat konuşanlar var. Konuşma alışkanlığının yanı sıra teknolojiyi takipte de, kelimenin tam anlamıyla, ‘cep telefonu’ müptelasıyız. Ortalama cihaz yenileme süresi Avrupa’da 2 yıl iken, Türkiye’de 11 ay.

Her an ve her yerde ulaşılmayı sağlayan bu teknolojik ürün dünya genelinde büyük ilgi görüyor. Uluslararası araştırma şirketlerinden IDC’nin çalışması bunu doğruluyor. Geçen yılın ocak, şubat ve mart aylarında 290 milyon
cep telefonu satılmış. Bu yılki satış global ekonomik krizin tesiriyle 244 milyona gerilemiş.

Dünya
Telekomünikasyon Birliği (ITU), bu yılbaşı cep abone sayısının 4 milyarı geçeceğini duyurmuştu. Mobil telefon daha ziyade gençler arasında revaçta. Türkiye’de Turkcell’in 36,4, Vodafone’un 15,5 ve Avea’nın 12,6 milyon abonesi var. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahibiz. Bu durum, cep telefonunun sağlığa zararında ülkemiz için yadsınamaz bir dezavantaj oluşturuyor.

TEHLİKEYİ KİM ÖRTÜYOR?

‘Elektromanyetik dalgaların insanda yol açtığı tahribatın açık bir dille ortaya konulmamasında teknoloji firmalarının baskıları ne derece etkin?’ sorusunun muhatapları, elbette ki hükûmetler. Birkaç dikkat çekici bilgiyle başlayalım. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), cep telefonları ve baz istasyonlarının yaydığı radyo dalgalarının meydana getirdiği elektromanyetik alanları, muhtemel kanserojen içeren 2-B grubuna dahil etti.

İngiltere Radyolojik Koruma Kurulu da,
cep telefonunun bilhassa küçük çocuklarda tümör riski doğurduğunu bildirdi. Çok yeni ve geniş çaplı araştırma sonuçları gerçekten vahim. ABD’li ve Danimarkalı bilim adamları 1990’ların sonunda dünyaya merhaba diyen 13 bin 159 çocuğu inceliyor.

Belirliyorlar ki; hamileyken günde 2-3 defa
cep telefonu kullananlarda, davranış bozukluğu yaşayan çocuk ihtimali yüzde 54 yükseliyor. Risk, çocuk ceple 7 yaşından evvel tanışırsa yüzde 80’lere fırlıyor. Bu annelerin çocuklarının karşı karşıya bulunduğu diğer risk yüzdeleri; hiperaktivitede 35, duygusal ve psikolojik problem yaşamada 25, arkadaşlarıyla sıkıntılı iletişim kurmada 34 ve çevresiyle uyum bozukluğunda 49 çoğalıyor.

Cebin sağlığa verdiği zararda ana unsur cihazın kullanım süresi ve kullanırken vücuda yakınlığı.
Cep telefonu üreticileri ve onları destekleyen araştırmacılar maalesef bu kriterleri önemsemiyor. Radyo frekans dalgaları ve elektromanyetik alan iki türlü. İlki iyonlaştırıcı, ikincisi iyonlaştırıcısız.

Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroşirurji Klinik Şefi Doç. Dr. İlhan Elmacı,
cep telefonu kaynaklı dalga ve alanların iyonlaştırıcısızlığına sığınıldığının ve bu yüzden sağlığa zarar öngörülmediğinin altını çiziyor. Oysa gerçek sanıldığının tersine. Amerikan Ulusal Sağlık Örgütü’nün yayınlarını tarayan Doç. Dr. Elmacı, ‘mobil phone - brain’ (cep telefonu ve beyin) konulu 293 yayınla karşılaşıyor.

20’si 2009 tarihli. Yayınların çoğu, insan sağlığına maksimum değer atfeden Kuzey Avrupa ülkeleri ile Japonya’dan. “Bu alandaki araştırmalarda ciddi bir yoğunlaşma var.” diyen Doç. Elmacı, şu ana kadarki çalışmalarda varılan sonucu şöyle özetliyor: “10 yıl süreyle aynı el ve kulağını kullanarak
cep telefonuyla konuşan kişide glial (beynin kendi hücrelerinden köken alan) beyin tümörü ve işitme siniri kökenli tümör oluşma ihtimali yüzde 30 artmaktadır.” Süredeki eşik 10 yıl, başka bir söyleyişle 2 bin saat.

Zaten günde yarım saat cepten konuşan bir kişi yaklaşık 10 yılda saat limitini dolduruyor. GSM operatörlerinin ‘sınırsız konuş’ kampanyalarıyla olayın hangi boyutlara ulaştığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Kaba bir hesapla, günde 1 saatlik görüşme, tehlikenin kapıyı çalacağı yıl limitini 5’e indiriyor.

Çevreye dağılan radyasyon
cep telefonu çaldığında ve aranan numaranın bağlandığı anlarda yoğunlaşıyor. Telefonun kulak mesafesindeki hayatiyet derecesi, konuşma süresindekini aratmıyor. Ha bir inç (1 inç 2,54 cm), ha 8 inç dememek gerekiyor. Telefondaki çağrıyı onayladıktan ya da karşıya bağlandıktan bir iki saniye sonra kulağı cihaza yaklaştırmak da sağlık açısından göz ardı edilemez bir tedbir.

ÇOCUKLARI CEPTEN UZAK TUTUN

Doç. Dr. Elmacı’nın anlattığı bir ayrıntı, aynı zamanda biraz ürkütücü. Beynimiz oluştuğundan koruma altında. ‘Kan beyin bariyeri’ sayesinde her mikrop beyne geçemiyor. Bazı deney hayvanları üzerinde bu nüans irdelenmiş. Fareler bir hafta boyunca günde ikişer saat elektromanyetik alana bırakıldığında, koruyucu bariyerin bozulduğu; durumun, hayvanlarda baş ağrısı ve ateşlenme yaptığı belirlenmiş.

Elmacı, araştırmaların, “
cep telefonu sigaradan daha tehlikedir”, “çocuk elindeki cep telefonunu hemen bırak” netliği kazandığını söylüyor. Niçin çocuklar? Cevabı, Hayykitap’ın yayınladığı ‘Tehlikeli Oyuncak’ adlı eserin yazarlarından Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Şeker’den öğreniyoruz. Cep görüşmesinde radyasyonun yüzde 40-50’si kulak bölgesiyle kafatasını çevreliyor.

Artanı geriye dönüyor. Ama çocukların kafatasları yetişkinlere nazaran bir hayli ince. Radyasyon çocuktaki beynin tümünü etkiliyor. Öte yandan gelişim çağındayken, vücuttaki her mekanizma etkilenmeye müsait. Şeker, “Fizikte rezonans denen bir olay vardır.

Çocukların ölçüleri ile
cep telefonu dalgaları birbirine çok yakındır. O nedenle çocuklar büyüklerden çok daha fazla enerjiye maruz kalırlar.” diyor. Medya çalışanları ve havaalanı radar görevlilerinin sık sık baş ağrısından yakınmalarının ardındaki gerçek de, elektromanyetik ortam imiş.

DOMATES BİLE BÜZÜ

Şeker ilginç bir anekdot aktarıyor. Rusya’daki
ŞÜYOR
ABD elçiliğine Ruslar bilgi kotarmak gayesiyle epey bir müddet elektromanyetik şok uyguluyor. Amerikalılar olayı fark etmesine rağmen ‘zararsızdır’ düşüncesiyle aldırmıyor. 30 yılda dört elçiden üçü kanserden ölünce, elçilik Doğu Almanya’nın Bonn şehrine taşınıyor.

Fransa’nın Clerment Ferrand
Üniversitesi’ndeki cep telefonu deneyi de çok ilgi çekici. Le Parisien Gazetesi’nin manşetten duyurduğu deneyde, 10 dakika çalışan bir telefonun yanında duran domatesler yüksek oranda stres hormonu salgılıyor. 6 saat bittiğinde ezilip büzüşerek kendiliklerinden parçalanıyor.

Sakarya
Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci’nin cep araştırmasında, ‘biyokimyasal reaksiyon’ ve ‘psikolojik bozukluk’ sonuçlarıyla karşılaşıldı. Cep başta konsantrasyonu ters yüz ediyordu. Sinirlilik, uyku düzensizliği, huysuzluk ve bitkinlik hâlleri sebebiyle yaşam kalitesi düşüyordu.

Dünyaca tanınan çok ödüllü beyin cerrahlarından Dr. Vini Gautam Krurana,
cep telefonu hakkında yüzü aşkın araştırma ve incelemeye imza atmanın tecrübesiyle, kesinlikle bu cihazdan uzak durulmasını tavsiye ediyor. Önümüzdeki 10-15 yılda bu cihazdan dolayı ölen insan sayısında olağanüstü artışlar kaydedileceğini ileri süren uzman; cihazın sağlığı sigara, hatta asbestten dahi fazla zarara uğrattığını ifade ediyor. Krurana’ya göre, mutlaka bir gün cep telefonlarının üzerine de ‘sağlığa zararladır’ ibaresi yazılacak.

ABD’de şişmanlık hiç de uzun sayılmayacak geçmişte, 15-20 yıl önce müstakil hastalık kapsamında görülmüyordu. Bazı hastalıkların sonucu zannediliyordu obezite. Bugün çok iyi biliniyor ki, ülke sosyal güvenlik sistemlerini çökerten hastalıkların sebebi aynı zamanda. Şeker, kalp-damar ve hipertansiyon hastalıklarıyla kader arkadaşı…

Tartışılan teknoloji harikaları arasına kablosuz
internet ‘Wireles Fidelity’ (Wi-Fi) katıldı son aylarda. Fransa, okul ve kütüphanelerde yasakladı. İngiltere’de her an böyle bir karar yürürlüğe girebilir. Avusturya’da da bu yönde kamuoyu oluşmakta. Kablosuz interneti bir şehrin geneline yayan sistemlerin (WiMax) kurulması da tartışılıyor öte yandan.

Aslında
cep telefonu yakın tutulan her organı sağlıksızlaştırıyor. İşin açıkçası cebimizde baz istasyonu taşıyoruz. Genellikle kulak ve beyne yaklaştırıldığından bu organlarda gelişen zararlar öne çıkıyor. Dünyaca meşhur beyin cerrahımız Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in cep telefonu kullanmayı hiç tercih etmediği bilgisini dilediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz. Üstelik yakın çevresine telkin ediyor bunu. İnsanlık acaba sigaradaki acı sonucun bir benzerini cepte de görmek için onlarca yıl bekleyecek mi? Genç Türkiye, ‘genç kanserliler ülkesi’ne dönüşmeden uyanma vakti şimdi!

Cep telefonunun tespit edilen zararları cep telefonunu kapatın. Hamileyseniz, mecbur kalmadıkça kullanmayın.

Cihazlardan mümkün olduğunca uzak durun. Acil vaziyetler haricinde çocukları cepten görüştürmeyin. Siz görüşürken yakınınızda çocuk bulundurmayın. Telefon çalar çalmaz ya da karşı tarafı arar aramaz cihazı kulağınıza dayamayın.

Cep telefonu bilhassa kalp, beyin ve üreme organlarına yakın yerlerde taşınmamalı. Dar ve kapalı alanlarda görüşme yapmaktan kaçının. Örneğin asansör ve otomobil gibi mekânlarda cihaz çekmediği için iletilen radyasyon artacaktır. Cep telefonu bir oyun ya da
müzik dinleme aracı değildir.


KISA VADELİ: Geçici işitme aksaklıkları, Gözlerde kararma, sulanma ve yanma, Kalp ritminde bozukluk, Kalp pilinin arızalanma riski, Yoğun stres ve yorgunluk hâli, Konsantrasyon ve dikkat dağılması, Baş ağrısı ve sersemleme, Unutkanlık, refleks zafiyeti, Kulakta çınlama ve ısınma, Görüş alanında daralma, Gözlerin çapaklanması.

SIHHATİNİZ DEĞERLİDİR. "KORUYUN."
 
Cebimizde Baz İstasyonu Taşıyoruz.
 
Evet, baz istasyonları zararlı diye karşı çıkıyoruz ama, cebimizde zararını önleyici tedbir almadan, EN AZ BAZ İSTASYONU KADAR TEHLİKELİ telefon taşıyoruz.
'Çocuklara cep telefonu vermek, onları esrara alıştırmak gibi'
 
Cep telefonunu çocuklara vermeyi bırakın, onların yanında bile cep telefonu kullanmamak lazım.

Küçücük bebekleri cep telefonuyla konuşturuyorlar. Anaokuluna giden çocuklar için üretilmiş telefonlar var. Hatta, dükkan dükkan dolaşarak, daha 8 yaşındaki çocukları için pembe cep telefonu arayan anne babalar var. Pembe yanaklı masum çocukların cep telefonu reklamlarında kullanılması milletçe savunma mekanizmalarımızı bozdu galiba, çocukların oyuncağı gibi görmeye başladık.

Çocuklardan cep telefonunu kesinlikle uzak tutmak lazım. Küçük çocuklar cep telefonlarıyla çok daha fazla radyasyon yutuyor. Adeta anten gibi radyasyonu çekiyorlar.

Çocuklara cep telefonu vermek, onları esrara alıştırmak gibi. Çok küçük yaşta sigaraya başlamak gibi. Çok küçük yaşta sigaraya başlanırsa kümülatif etki daha fazla olur. Küçük yaşta cep telefonuyla konuşmaya başlamanın kümülatif etkisi çok daha korkunç.
CEP EĞER FİLTRESİZ İSE...
 
Bundan 20 yıl sonra...... cep telefonu kullanmak çok tehlikelidir diyerek kullanılması yasaklanacak. Bir zamanlar sigaranın zararlarından bahsedilmeyip, duvar boyu reklamları yayınlanıp, şimdi yasaklanmaya başlanması gibi... Görelim
Elektromanyetik kirlilik artıyor.
 
8 Mart 2009 Prof. Dr. Şeker, yaptığı açıklamada, EM enerji kullanımının yaygınlaşmasının insan organizması için büyük bir risk oluşturduğunu ifade etti. EM alanlarının, kısa zamanda hissedilen baş ağrıları, göz-kulak yanmaları, yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, uykusuzluk, gündüz uykulu dolaşma gibi rahatsızlıklara sebep olduğunu bildiren Prof. Dr. Şeker, ayrıca uzun sürede ortaya çıkabilen ve hücre yapısı ile vücudun koruma sistemini etkileyen biyolojik riskleri bulunduğunu kaydetti.












 
Bugün 12924 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol